2015 yılına son bir ay kala, KKTC ekonomisinde yaşanan ve yaşanması olası gelişmeleri özetlemek istiyorum.

2014 yılı da tıpkı önceki yıllar gibi hem ekonomik açıdan hem de sosyal adalet açısından her zamanki gibi beklentilerin çok uzağında geçti. 2015 bütçesinin şu günlerde onaylandığı kadarı ile incelendiğinde 2015 yılının da ekonomi alanında kayıp bir yıl olacağını rahatlık ile söyleyebiliriz.

Yapısal hiçbir reformun yapılmadığı, devlet bütçesinin sürekli ve artan bir şekilde açık vermeye devam etmekte olduğu ülkemizde, ekonomi alanında ümit verici söylemlerde bulunmak hayalperestlikten öte bilgisizlik olarak tanımlanabilecek bir noktada. Reel sektörün her geçen gün daralan piyasa koşulları altında sürüne sürüne ayakta kaldığı ve sürekli olarak borçlanarak veya borç yapılandırarak kepenk kapatmamaya çalıştığı dikkate alındığı zaman, yaşanmakta olan sürecin ne kadar vahim olduğu daha da çarpıcı olarak görülmektedir.

Buna paralel olarak ciddi bir kesim tüketicinin refleks olarak tüketimini azaltması ve yükselen döviz karşısında güney ekonomisi ile daralan fiyat aralığından dolayı ekonominin gözle görülür bir şekilde komşuya kayıyor olması da yine bizi yönetenlerin görmediği önemli bir diğer faktör.

Ekonomiyi bir bütün olarak değil de parça parça düzeltmeye çalışan Hükümetin hale hazırda bir ekonomi planı yok. Ben vaz geçtim olası B planından. Esaslı ve kapsamlı bir planımız dahi yok. Dillerde hep ayni söylem, çözüm olmaz ise bu ekonomi düzelmez. Yine bildik bir senfoni. Yıllarca benzer söylemlerle suçu hep başkalarına atan siyasiler geçen onca zaman içerisinde hiçbir değişikliğe uğramadan ayni gazeli okumaya devam ediyorlar. Bütçe içerisinde işçilere 150 TL, milletvekillerine 500 TL maaş artışı yapan siyasiler kendi yetersizliklerini kabul etmekten ise farklı hedefler göstererek topluma ne kadar başarılı olma potansiyeli olduklarını dikte ettirmeye çalışıyorlar.

Bu basiretsiz ve yetersiz siyasilerin yıllarca hayata koymuş olduğu başarısız performans ve rant ekonomisi sonucunda toplum olma bilincini yitiren ve nerde ise kendi içerisinde kutuplaşarak bir biri ile kavga eden halk öyle bir noktaya sürüklendi ki, çözüm olsun da ne olursa olsun felsefesini kabullendi. Ama hiç şunu düşünmüyoruz. Bu çözüm bu toplumu nereye götürür. Ben mevcut ekonomik yapı içerisinde ve buna ek güneyin talep etmiş olduğu bizi temsil edenlerin de kabul ettiği başlıklar altında Kıbrıs Türkünün bu adada yok olacağı aşikâr. Peki, bu kimin umurunda? Hiç kimsenin! Hani bir söz vardır ya; sonunu düşünen Kahraman olamaz diye… Sanırım biz bu söze çok kaptırdık kendimizi. Bu gidiş ile olacağımız tek şey ser sefil olmaktır. Tabi bugüne kadar kefesini dolduranlar hariç. Onlar için ne ala… Özgürlük bağımsızlık bayrak toprak hak getire. Paran var ise hepsini satın alırsın. Acı ama gerçek bu…

Tags:

No responses yet

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir