Tarih boyunca verginin hangi unsurlar veya konular üzerinden alınacağı siyasi otoritelerin öngördükleri kararlara bağlı olarak belirlenmiştir.
Bilindiği üzere günümüzde bireylerin ve işletmelerin bazı mal varlıkları vergi konusu olabilirken bunların ekonomik faaliyetleri sonucunda elde ettikleri gelir ve servetleri de vergiye tabi tutulabilmektedir.
Belli bir dönemde elde edilen gelir ve servetin tüketim amacıyla kullanılması da yine verginin konusunu oluşturabilmektedir. Servetin bizzat kendisi vergi konusunu oluşturabileceği gibi transferi, satışı, takası, kiraya verilmesi veya başka şekilde mülkiyet tasarruf veya kullanıcı değiştirmesi de vergi konusu olabilmektedir.
Mal ve hizmetlerin ihracata veya ithalata tabi olmak üzere ülke sınırlarından geçmesi de vergiye bağlı olabilmektedir. Dünya ekonomisinin ve dolayısıyla ülkelerin birbirine entegre olmasıyla birlikte, yukarıda belirtilen konulara ilişkin vergilendirme rejim ve sistemleri alanında çeşitli değişiklikler yeralmaktadır. Üstelik de her konuda olduğu gibi bu değişiklikler çok sık ve süratli yapılmaktadır. Hiç şüphesiz uluslararası vergi alanında da birçok değişiklikler yeralmaktadır. Nitekim, eski vergi sistemleriyle bugünkü ekonomik faaliyetlerin sürdürülebilmesi çeşitli mali başlıklara, rekabet eşitsizliklerine ve yatırımların gerektiği gibi yapılmasına büyük olumsuzluklar yaratmaktadır.
Günümüzde gelişmiş ülkelerin mevcut vergi sistemlerinde sermayeyi, dolayısıyla da ülkenin gayri safi hasılasının artışını, yani gelirinin özendirilmesine büyük önem vermektedir. Bu ülkeler özellikle geniş tabanlı, fakat artan oranlı olmayan tüketim vergisi alternatifine doğru reform çalışmalarına hız verilmektedir.
Örneğin, Avrupa Birliği Direktiflerine göre KDV uygulamalarında üye ülkelere en fazla 3 vergi oranı uygulamaları öngörülmekte olup bu oranlardan bir tanesi Genel Oran (Standart Rate) diğer iki oran ise indirimli (Reduced Rate) olarak öngörülmüştür. Bazı ülkeler sıfır oranını (Zero Rate) veya istisna (Exemption) yöntemini uygulamaktadır. Mal ve hizmet teslimlerinde tahakkuk eden “devreden KDV” yükümlülere ilâve edilmekte istisna kapsamının teslimlerin KDV iadesi yerine giderleştirilmek suretiyle gelir hesabından düşülmektedir. (Maliyete eklenmektedir).
Diğer konularda olduğu gibi gelişmekte olan ülkeler arasında çok önemli bir yeri olan Türkiye Cumhuriyeti vergi hukuku ve sistemleri konusunda sürekli çalışmalar yapmakta ve gelişmiş ülkeler seviyesine yaklaşmaktadır. Bu çalışmalar özellikle gerçek gelir ve yada vergi adaleti ilkelerine dayandırılmaktadır. KKTC ise diğer konularda olduğu gibi maalesef gelişmekte olan ülkelerin neredeyse en son sıralardan birinde kalmıştır. Çağdaş vergi hukukun ve uygulamasının oldukça gerisinde kalmış mevcut uygulamaları kaldırarak bahse konu vergi ilkelerine dayalı bir reform stratejisi yönünde gerekli adımlar derhal atılmalıdır.
Bugün KKTC’de vergi sistemi ve uygulamalarına bakıldığında, ülkemizde uygulanan vergi sistemini kamu harcamalarına ve bu harcamaların %75’ine yakını kamuda çalışanların veya çalışmış olanların maaş vs. ödenekleri ile diğer kamu harcamalarına kaynak sağlamak için kullanıldığı kolayca görülmektedir. Bu kaynaklar yeterli olmadığı için kamu ihtiyaçlarının karşılanmasında TC hibeleri de kullanılmakta ve bazı hallerde ise borçlanma yönüne gidilmektedir.
Hal böyle olunca da halktan tahsil edilen vergiler halka hizmet olarak dönememekte sağlık, eğitim, ulaşım gibi hizmetler de tatmin edici olmaktan uzak kalmaktadır. Köklü bir yeniden yapılanma programının, yani vergi reformunu hayata geçirilmesini zorunlu kılan unsurlar ve ülke deneyimlerinden çıkarılacak dersler.
Yasal Karmaşa: Gelişmekte olan ülkelerin karmaşık sistemlerinin ve yönetimlerinin başa çıkılmasının zorlukları.
Esnek Olmayışı: Mevcut vergi sistemi ekonomik faaliyetlerin değişen yapısına ve ekonomik büyümeye karşı duyarsız oluşu.
Kayıtdışılığın Yüksekliği: Ekonomik faaliyetlerin çok büyük bir kısmının çeşitli yöntemler kullanılarak veya yasal başlıklardan yararlanarak vergi dışı bırakılması.
Etkin Denetim: Vergi uygulamalarını gerektiği iç ve dış denetim konularındaki zafiyetler veya sistemsizlikler.
Eşitsizlik: Aynı durumda olan kişilere ve işletmelere karşı farklı muamelelerde bulunulması durumları gerek vergiye uyumu gerekse Vergi İdaresine karşı duyulan adalet ilkesini olumsuz yönde etkilediği için yapılacak yasal ve idari düzenlemelerde azami titizliğin gösterilmesine önem verilmesi eşitlik ilkesinin uygulanmasına katkı yapacaktır. Bunu sağlamak için de pratik ve uygulanabilir olması yanında muafiyetlerin, istisnalar ile indirim ve mahsup koşullarının arasında çok az bir farkın bulunmasına özen gösterilmelidir.
Teşviklerin Vergi Maliyeti ve Güncelleştirilmesi: Yürürlükte bulunan Teşvik Yasası, Vergi Yasaları vs. Yasalarda yeralan Teşvik Unsurlarının devlete olan vergi maliyetinin amaçlanan sosyo-ekonomik hedeflere ulaşmadaki katkılarının değerlendirilmesi ve güncellendirilmesi gereği yanında sağlanan teşviklerin kişisel amaçlarda veya amaç dışı kullanımlarına olanak vermemek için etkin denetimler ile cezai müeyyidelere yerverilmelidir. Ayrıca, teşvikli yatırımlardan yararlanma hakkı elde etmiş olan işletmeler için sadece o yatırım konusunda münhasıran şirket oluşturmaları kuralı getirilmeli ve aynı şirketin diğer faaliyetleri teşvikten yararlanılması sınırlandırılmasıdır.
Adaletsizlik: Vergi idaresinin ve uygulamalarının seçicilik ve takdir esası prensibine dayandırılmış olması ile denetim ve inceleme yapmakta somut bir sisteme dayalı işlemlerin olmayışının işletmeler aleyhine kullanılmak suretiyle yakıcı güce sahip olması.
İtiraz Komisyonlarının Bağımsız Olmayışı: Yükümlülerin itirazlarını araştıracak ve karara bağlayacak komisyonlarda görev alanların büyük çoğunluğunun Vergi İdaresi ağırlıklı olması.
Vergi Uyumu: Beyana dayalı vergilemenin en önemli unsuru olan yükümlülerin vergi uyumunun sağlanması için gerekli toplumsal sektörel etkinliklere önem verilmesi.
Vergi Reformunun Giderilebilmesi: Herhangi bir vergi reformunun başarısı çok önemlidir. Vergi sisteminde yapılan reformların ve değişikliklerin başarılı bir şekilde uygulanabilmesi ve amaçlanan etkinliğin sağlanabilmesi bahse konu düzenlemelerin vergi yükümlüleri tarafından kabul görmesi ile yakından ilgili olup yükümlü görüşlerinin yasal düzenlemelerle büyük ölçüde yansıtıldığı kanaatinin sektörler üzerinde yaratılması çok büyük önem taşır. Bunun sağlanması için de çağdaş ve etkin siyasi irade, etkin vizyon ekonomik aktörler ve meslek kuruluşları ile etkin diyalog ve katılım gerektirir.
Etkin Bir Vergi İdaresi: Etkin bir vergi idaresi, vergi reformunun ön koşuludur. Vergi sisteminin yeniden yapılandırılması sürecinde bu idarenin büyük önemi vardır. Vergi denetimine etkinlik kazandırılarak kayıtdışı ekonominin kayda alınması çok büyük önem taşır. Denetim ne kadar etkin ise kayıtdışılık ve dolayısıyla vergi kaçırma o kadar azdır. Bu amacın gerçekleştirilmesi ise oluşturulacak sistemin pratik uygulanabilir ve gerekli güvenlik önlemlerini taşıması yanında bu sistemi kullanacak olan her kademedeki vergi görevlilerinin uygun eğitime ve mesleki bilgilere sahip olmaları, terfilerinin liyakata ve sınavlara dayalı olarak gerçekleştirilmesi gerekir. Başarılı görev yapanların ödüllendirilmesi yapılırken, başarısız olan veya kendini mesleki bakımından gerçek anlamda yenilemeyen veya görevlerinde kusur ve ihmali olanlardan cezai müeyyideler uygulanmalıdır.
Sonuç olarak;
Her ülkede sosyo-ekonomik gelişim süreci içinde meydana gelen değişikliklere bağlı olarak vergi yasalarında ve uyguladıkları sistemlerinde reform ihtiyacı kaçınılmaz olmaktadır. Sırf gelir kaybı endişesiyle bu konuda reformdan kaçınmak ve/veya bu gereksinimi geciktirmek ülkeyi özelliklede diğer gelişmekte olan ülkelerin gerisinde bırakır ve rekabet gücünü de büyük ölçüde zayıflatır.
Etkin ve başarılı bir vergi reformu öncelikle gerçekçi ve ülke koşullarına uygun bir vergi politikasının belirlenmesini gerektirmektedir. Günümüz de iyi bir vergi reformu, hemen her kesimin gerekliliği üzerinde uzlaşı, destek verdiği ve vergi sisteminde gerçek anlamda bir revizyon olarak tanımlanabilecek düzenlemeler ile isabetli iyileştirici kurallar içeren bir olgudur.
Bugüne kadar vergi yasalarında yapılan düzenlemeler yeterli olduğunu söylememiz maalesef çok zordur. Bugüne kadar KKTC’de yapılan vergi reformuna örnek olarak 8 Temmuz 1982 tarihinde yürürlüğe giren 13/1961 sayılı Türk Cemaat Meclisi Şahsi Vergiler (Gelir Vergisi) Yasası ile 15 Kasım 1977 tarihinde yürürlükteki Kamu Alacaklarının Tahsili ile ilgili kuralları kaldıran ve aynı tarihte yürürlüğe giren 48/1977 sayılı Kamu Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Yasa ile uzun mücadeleler sonucu 28 Ağustos 1995 tarihinden itibaren yürürlüğe giren ve 89/1962 sayılı Taşınmaz Mal (şehirler Vergisi) Yasası ile Fasıl 322 Taşınmaz Mal Vergisi Yasası’nı yürürlükten kaldıran 50/1995 sayılı Taşınmaz Mal Vergisi Yasası’dır.
Ayrıca, 28 Mayıs 1977 tarihinden itibaren yürürlükte bulunan çeşitli vergi yasalarının içeriğinde bulunan usul ve ceza kurallarını kaldıran ve aynı tarihte yürürlüğe giren 27/1977 sayılı Vergi Usul Yasası’dır. Bahse konu Yasalar ancak bir reform ürünü olarak tanımlanabilir. Ancak, aradan yaklaşık 40 yıla yakın geçen sürede KKTC vergi hukukunda hiçbir reform çalışması maalesef yapılmamıştır.
Özellikle gelişmekte olan ülkeler her geçen gün vergi yasalarının etkinliğini uluslararası kabul görmüş vergi hukuku paralelinde reform olarak tanımlanabilecek kadar yasal değişikliklere tabi tutarken bu konuda KKTC’de bir faaliyetin henüz yapılmamış ve bazı durumlarda palyatif sayılacak düzenlemelerle uygulama yapmalarına devam etmeleri KKTC’ni sosyo-ekonomisi bakımından düşündürücüdür.
Vergi sisteminin reformu (yeniden yapılandırılması) aşamasında mevcut sorunların bir bütün olarak ele alınması durumunda hedeflenen sonuçların daha olumlu olacağı muhakkaktır. Vergi sisteminin ve uygulamalarının yeniden yapılandırılmasına ek olarak Vergi idaresinde modernasyon sağlayarak etkinliği artıracak, makul düzeydeki saptanacak ceza uygulamalarının caydırıcı düzeylere getirilmesi ile vergi tahsilatını sağlıklı hale getirecek ve sistemin basitleştirmek suretiyle anlaşılabilir hale getirmek vergi vermeyi teşvik edecek köklü bir reform KKTC bakımından kaçınılmaz görünmektedir. E-vergiye geçiş demek mutlak başarı anlamına gelmektedir. Önemli olan önem unsuru kalitesi ve eğitim düzeyi ile mesleki bilgi ve tecrübesidir.
Öteyandan, belirtmiş olduğum hususların yerine getirilmesinin etkin bir vergi reformu için eş zamanlı olarak ve kamu harcamaları ile devlet muhasebe sisteminde de reformlar yapılmalıdır.
Birçok ülke yukarıda özetlediğim hususların teşhis edilmesiyle birlikte vergi sistemlerini reforma etmeye ve kritik bir şekilde değerlendirmek suretiyle reformlara uyum sağlamaya çalışmaktadırlar.
Vergi sisteminin genel amacı, siyasi açıdan mümkün olabilecek ve idari bakımdan uygulanabilir vergilere dayanan ve minimum bir sapma ile yeterli ölçüde gelir sağlayan etkin bir vergi sistemini güvence altına almaktır. Vergi reform konuları ülkeden ülkeye değişme gösterebileceği görüşüne karşın vergi reformun yönü hakkındaki bazı genel sonuçlar diğer ülkelerin deneyimlerinde çıkarılabilir. Örneğin, vergi tabanının genişletilmesi ve vergi oranlarının düşürülmesi, bu gelişmekte olan ülkelerde yapılan herhangi bir vergi reform çalışmasının en başta gelen amaçlardan biridir.
Gelişmekte olan ülkelerde mal ve hizmet satışlarına ilişkin vergi reformunun en önemli unsuru tek veya az oranlı istisnası az ve iade sistemi etkin olan bir Katma Değer Vergisinin yürürlükteki gelir üzerinden alınan verilerle uyumlu olmalı ve birbirinin denetimine katkı sağlamalıdır.
İçki, sigara ve bazı lüks ürünlere ve hizmetlere uygulanan tüketim vergisine, gelir amaçlı olmaktan çok koruma amacı güden bir KDV ve/veya ithalat vergisine tabi, idari bakımdan da uygulanması kolay, makul oranlı, az istisnalı bir gelir ve kurumlar vergisine bağlı ve vergi affı beklentisi yaratmayan bir vergi politikalarına sahip olunmalıdır.
No responses yet