Ülkemizde vergi reformunun kaçınılmaz olduğu gerek gelmiş geçmiş hükümetlerin programlarında gerekse ekonominin tüm aktörleri tarafından yıllarca gündeme getirilmekte ancak bu konuda çağdaş vergicilik ilkeleri paralelinde kapsamlı hiçbir değişiklik yapılmamaktadır. Diğer bir anlatımla diğer konularda olduğu gibi KKTC’de de bir “vergi statükosu” mevzuatı mevcut olup bunun yıkılması da nerede ise dokunulmaz olmuştur.

Esasında sadece kamu maliyesinde ve özellikle vergilerde değil diğer tüm sosyo-ekonomik konularda ve kamu hizmetlerinde de çok sık dile getirilen “reform” düzenlemelerinin bugüne kadar yapıldığını görmek pek mümkün olmamıştır. Kanımca bunun başlıca nedenlerinden bazıları siyasi irade ve vizyon eksikliği ile oy kaybetme endişesi ve bürokrasinin bu reformlara hazır olmayışıdır.

KKTC’de her “vergi reformu” konusu gündeme geldiğinde hemen hemen herkesin ileri sürdüğü hususlardan biri “vergi tabanının genişletilmesi” konusudur. Vatandaşın bu konuyu anlayabilmesi bakımından bu klasikleşmiş bu tabiri basit bir ifadeyle şöyle açıklayalım. Mevcut vergi konusuna girmeyen bir faaliyet veya kaynak sahibi kişi ve işletme gelirlerinin vergilendirme kapsamına alınması, başlanması veya bu kaynaklar aslında vergiye tabi olmasına rağmen beyan veya istisna, muafiyet vergi kaçırma ya da vergiden kaçınma yollarıyla vergi dışında kalan gelirlerin gerçek tutarlarının beyan edilmesini sağlamak için yapılacak yasal düzenlemelerdir.

Özetle, vergi tabanının genişletilmesi, beyanname vermesi gereken kişi ve işletmelerin sayısı ile beyan edilen kazançların artmasının sağlanmasıdır. Seçime gidecek olan tüm gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde vergi konusu gündeme geldiğinde seçime katılan hemen hemen tüm siyasi partiler sadece vergilerin kaldırılmasından veya azaltılmasından bahsetmektedirler. Ancak, hiçbir siyasi parti kendi iktidarında yeni bir vergi getireceğini, kişilerin daha fazla vergi ödeyeceklerini gündeme getirmez. Bu davranış siyasi olduğu kadar aynı zamanda psikolojiktir de.

Hangi tür vergilerin kapsamlı reforma ihtiyacı olduğu konusuna bakıldığı ve dünya uygulamalarıyla kıyaslandığı zaman KKTC’de yürürlükte bulunan tüm vergi türlerinin kapsamlı reform kapsamına alınması gerekir.

Yapılacak vergi reformunun başarılı sonuçlar vermesi için yürürlükte bulunan ve değişik yıllarda, değişik ülkelerin vergi yasalarından yararlanarak ve zamanın koşulları dikkate alınarak düzenlenen vergi yasaları bir bütün olarak ele alınarak gerekli yasal düzenlemelerin aynı dönem itibariyle yürürlüğe geçirilmesi büyük önem taşır. Aksi takdirde yasalar arası çelişkiler ve uygulamada boşlukların oluşması kaçınılmaz olmaktadır.

Her ne kadar da vergi reformunun tüm vergileri kapsayacak şekilde yapılmasının çok yararlı olacağı görüşüme rağmen bu konuda yapılacak çalışmalara en uygun taban olan gelir üzerinden alınan vergilerden (Gelir ve Kurumlar Vergisi) ve mal ile hizmetler üzerinden alınan vergilerden (Katma Değer Vergisinden) başlanmasının en uygun yöntem olacağı görüşündeyim.

KKTC’de Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi reformunun kaçınılmaz olduğu tüm ekonomik aktörler tarafından yıllardır gündeme getirilmektedir. Esasında bu reformun temel amacı da yukarıda belirtmiş olduğum gibi “vergi tabanının genişletilmesi” stratejisinin uygulamaya konmasıdır. Ülkemizin bugünkü sosyo-ekonomik durumu ile gerçek yetkili kurumların verileri verileri dikkate alındığında gelir üzerinden alınan vergi uygulamalarında büyük oranda kayıtdışılık olduğu açıkça gözlemlendiğinden gerçekten bir vergi reformuna ihtiyacı olduğu gözardı edilemeyecek bir duruma geldiği açıkça görülmektedir.

Kayıtdışı ekonominin geldiği aşama dikkate alındığı zaman haksız rekabet, verimlilik ve ahlaki durum üzerindeki olumsuz etkisi, kurumsallaşmayı engellemesi ve devlet gelirlerinin genel bütçeye yeterli parasal kaynak sağlamamasına neden oluşturması bu reformu kaçınılmaz kılmaktadır.

Öteyandan, kamu harcamalarını karşılamada vergiden başka kullanılabilecek kaynak borçlanmasıdır. Ancak borçlanmanın kamu maliyesi ve dolayısıyla ekonomide yaratacağı olumsuz sonuçları da gözden kaçırmamak gerekir.

Bir ülkenin borç stokunu azaltmanın tek yolu bütçede fazlalık yaratmak, bunun için de harcamaları kısmak ve gelirleri artırmakla mümkün olabilmektedir. 2017 yılı sonu itibariyle KKTC’nin 13 milyar TL tutarındaki (bir kısmı dövizden oluşan) borç stoku toplamı ve birikmiş faizler dikkate alındığında açıkça görülmektedir. Diğer bir ifadeyle GSYH’nın artması için çeşitli önlemlerin alınması ve vergi gelirlerindeki artış yoluyla bütçeye olumlu etki yapabilmesi için elbette ki sağlam bir vergi mevzuatına ve mesleki bilgi, eğitim ve performans bakımından da güçlü bir Vergi İdaresini gerektirmektedir.

Bir diğer gerçek ise KKTC’de uygulanan vergi oranlarının yüksekliği ile ödenen vergilerin karşılığının hizmet olarak vatandaşa dönmemesinin yarattığı olumsuzluğun vergi psikolojisine ek olarak ülkemizdeki gelir dağılımındaki çarpıklıktır.

Bunun en basit göstergesi tahsil edilen dolaylı vergilerin dolaysız vergilerden yüksek oluşudur. İstatistikler dolaylı vergilerin %70, dolaysız vergilerin ise %30 civarında olmasıdır. Bunların başında ise KDV, Fonlar ve Özel İletişim Vergisi türünde vergiler gelmekte olup vergi adaleti bakımından olumsuzluklara neden olmaktadır.

Bu konuya bireyler açısından bakıldığı zaman herkese aynı oranda uygulanan harcama (dolaylı) vergilerinin adaletsizliği aşağıdaki örnekle şu şekilde özetlenebilir: (Marjinal utilitytheory)

Bir Türk Lirası herkes için bir lira güçte değildir. Düşük gelirli bireyler için bir liranın anlamı (alım gücü) ile yüksek gelir düzeyine sahip bir birey için bir liranın anlamı aynı değildir.

Gelir dağılımdaki adaletsizlik yüksek dolaylı vergi ve fonlar yöntemiyle derinleştirmek vergi sisteminin geleceğini, toplumsal güvenirliğini ve yurttaşların vergi yasalarına gönüllü uyumunu olumsuz şekilde etkileyebilecek bir unsur haline dönüştürmektedir. Özetle KKTC’de dolaylı vergi uygulamaları vergileme psikolojisi alanında vergiye karşı direncin artmasına büyük katkı yapmaktadır.

Yapılacak vergi reformları yatırımları teşvik edici vergi politikalarının etkinlik derecesini saptamak, vergi ile ilgili yeni düzenlemelere gidilmesi veya mevcut politikalarda ayarlamalar yapılması bakımından belirleyici olmaktadır. Ancak, vergi politikaları dışında yatırımları etkileyen birçok faktör de vardır. Ülkedeki bürokratik işlemlerin, Vergi İdaresi personelinin birkaç personel dışında mesleki bilgi düzeyinin yetersizliği ile yetersiz altyapı olanakları, ülkenin sermaye yapısı, piyasanın durumu, işgücünün niteliği, ekonominin yapısı ve en sonunda siyasal ve toplumsal koşullar yatırımlar üzerinde önemli rol oynamasıdır.

Kanımca, yapılacak gerçek ve kapsamlı vergi reformundan asgari beklentileri şu şekilde özetleyebiliriz:

Kayıtdışı ekonomiyi asgari düzeye indiren;

Vergi oranları aşağıya çeken;

Gider yazılabilecek harcamaların kapsamını genişleten;

İyi niyetli ve uyumlu yükümlüleri izleyip ödüllendiren;

Vergi tabanını genişleten;

Vergi idaresinin yeniden yapılandırılmasını sağlayan;

Ekonominin önünü tıkamayıp aksine önünü açan uygulamalar;

İstihdam üzerindeki vergi ve benzeri yüklerin hafifletilmesi için makul ve mantıklı düzeye çekilerek ekonomik büyümenin sürdürülebilmesi için personel maliyetlerini düşüren;

Vergi gelirlerine ilişkin tahminlerinin gerçekçi bir şekilde yapılması;

Vergi İdaresinin öngörülen politikalar doğrultusunda sektörleri ve ekonomiyi ne şekilde etkileyeceğini profesyonel bir çaba ile değerlendirilmesi;

Mevcut vergi sisteminde köklü değişiklikler ile mal ve hizmet üretimini teşvik edecek yeni bir vergi sisteminin oluşturulması (sadece e-vergiye geçiş yani vergi sistemine geçilmiş olmasına yeterli olmaz);

konularını içeren yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

   Sonuç olarak dünya ve özellikle KKTC’nin yeraldığı coğrafyada bulunan ülkelerdeki son ekonomik gelişmeler, bu ülkelerin ulusal ekonomi politikalarını dikkate alarak kendi politikalarımızı sorgulama zamanı çoktan gelmiş hatta geçmiştir.

   “Reform” kelimesinin sözlük anlamı “daha iyi duruma getirmek için yapılan değişiklik, iyileştirme, düzeltme, ıslahat” olarak açıklanmış olup bazı sektörleri yönelik zaman zaman “pansuman nitelikli” yapılan yasal değişiklik anlamına gelmemelidir. Bugüne kadar yapılan tüm yasal değişiklikler maalesef reform niteliğinde yapılmamış olup başka kamu görevlileri ile vergi yasalarının gerçek anlamda reforma ihtiyacı vardır.

   Hangi konuda olursa olsun eğer reformların başarılı olması isteniyorsa, bir ülkedeki konularında ülkenin gerçek durumunu en iyi bilen yerel uzmanlar ile meslek kuruluşları yetkililerin görüş ve önerilerinin de dikkate alınması gerekir. Diğer bir anlatımla, uzmanların ve meslek kuruluşlarının katkı koymaları reformların başarı şansını artıracaktır.

   Bu reformlar gerektiği gibi yapılmazsa KKTC sosyo-ekonomisinin gelişmesi mümkün değildir.

Tags:

No responses yet

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir