KKTC ekonomisinde yaşanan pek çok kronikleşmiş sıkıntı haricinde “ekonomik ölçeğin küçük “olması, Hükümetlerin ve Piyasaların bu ölçeğe uygun stratejik plan geliştirememesi, diğer bir etken olarak öne çıkmaktadır.

Küçük bir ekonomi içerisinde adil olmayan rekabet şartlarına karşın ayakta durmaya çalışan Şirketlerimiz, maalesef Globalleşen Dünyada yaşanan pek çok yeni ekonomik kurgudan da habersiz kendi yağında kavrulmaya ve ayakta kalmaya çalışıyorlar. Bugün çözümün yeniden gündemde olduğu ve büyük bir olasılık ile olumlu sonuçlanacağı görüşmeler sonrasında, çözüme – adil rekabete ve ortaklık yapılarına hazır olmayan birçok Şirketimiz maalesef yakın bir gelecekte ticaret sahnesinden silinecekler. Acı da olsa bu bir gerçek ama bizler farkında değiliz!!! Ya da farkındayız ama herhangi bir tedbir almıyoruz…

Bu noktada öncelikli olarak devlet, ülkedeki Sektörsel Analizleri tamamlamalı ve sektörel bazda stratejiler üretmelidir. Birçok ülkede ekonomi boyutunda Şirketler sınıflandırılmış durumdadır. Bu uluslararası sınıflandırma uyarınca da farklı stratejiler ve farklı Yasal Düzenlemeler hayata geçirilmiştir. Buna göre;

Mikro İşletme: On kişiden az yıllık çalışan istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı ya da mali bilançosu bir milyon  Türk Lirasını aşmayan çok küçük ölçekli işletmeler,

Küçük İşletme: Elli kişiden az yıllık çalışan istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı ya da mali bilançosu beş milyon  Türk Lirasını aşmayan işletmeler,

Orta Büyüklükteki İşletme: İkiyüzelli kişiden az yıllık çalışan istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı ya da mali bilançosu yirmibeş milyon  Türk Lirasını aşmayan işletmeler, olarak tanımlanmaktadır.

Yukarıdaki tanımdan anlaşılacağı üzere, bizim ülkemizde pek çok Şirket, Mikro ve Küçük İşletme statüsünde faaliyet göstermektedir. Bugüne kadar KKTC deki Şirketlerin tamamının analizinin yapıldığı herhangi bir rapor olmadığından dolayı, mevcut Şirketlerin nasıl bir İşletme türünde olduğunu net olarak söylememiz zor olsa da, tahminen 100 Şirketi baz alırsak bunun %30-%35 Mikro İşletme, %65-%60 Küçük İşletme ve %5 Orta Büyüklükteki Şirket yapılarından oluştuğunu söylememiz pek de yanlış olmaz.

Üzülerek söylemek isterim ki, kapalı bir ekonomide ve adil olmayan bir rekabet ortamında böyle bir oluşumdan başka bir oluşum beklenemezdi. Ancak ülke şartları ve konjektür hıza değişmekte. 2004 sonrası ülkemizde ekonomi alanında yaşanan büyüme içerisinde dahi ayni şirket statüleri korunmuş ve yönetilemeyen pek çok sektör iflasın eşiğine sürüklenmiştir. Global Dünyada artık güçlü sermayeler söz sahibidir ve içinde bulundukları sektörlere ve dolaylı olarak da ülke ekonomilerine yön vermektedirler.

Dünya ekonomisinin gittikçe artan bir hızla globalleşmesi sonucunda bölgesel pazarlar arasındaki sınırlar kalkmakta ve tüm Dünya tek bir piyasa olma yolunda hızla ilerlemektedir. Bu gelişmenin ekonomik pek çok etkisi mevcuttur. Bu etkilerin büyük bir kısmı da günümüz ekonomik yapısının temel taşları olan işletmeler üzerinde görülmektedir. Artık işletmeler, faaliyet gösterdikleri bölgesel pazarlarla yetinmemekte, sınırlarını aşmaya gayret etmektedirler.

Global ekonomide meydana gelen gelişmeler tüm işletmeleri değişime zorlamaktadır. Faaliyette bulundukları piyasaları genişletmeyip eski düzenlerini sürdürmek isteyen şirketler, pazara yeni giren yabancı şirketlerle rekabet etmek zorunda kalmakta, bu rekabeti sürdürebilmek için gerekli değişimleri bünyelerinde gerçekleştirmektedirler. Bunu gerçekleştiremeyen şirketler ya faaliyetlerine son vermekte ya da başka şirketlerce satın alınarak piyasadan silinmektedirler. Ekonomi ve finans Dünyasında artık sınırlar ortadan kalkmaktadır. Sermaye, zaman ve mekândan bağımsız olarak tüm Dünyada dolaşmakta, uygun yatırımlar nerede ise süratle oraya koşmaktadır. Bölgesel pazarların sınırları hızla aşılmakta, işletmeler karlı gördükleri piyasalara eskisine oranla çok daha rahat girebilmektedirler. Gerek uluslararası kuruluşlar gerekse yerel Hükümetler de bu yönde yasal düzenlemeler yapmaktadırlar.

Bu çalışmaların başında da büyümek gelmektedir. Mevcut ekonomik yapı içerisinde uluslararası rekabetle başa çıkabilmek, bölgesel pazarlar dışındaki karlı alanlara ulaşabilmek için firmaların eskisine oranla çok daha fazla sermaye, yatırım ve nitelikli işgücüne ihtiyaçları vardır. Firmalar gerek bulundukları piyasada artan rekabetle başa çıkabilmek, gerekse sınırların ortadan kalkmasıyla açılan karlı alanlarda yatırım yapabilmek amacıyla daha güçlü (sermaye, nitelikli işgücü, finansman ve üretim faktörleri açısından) olmaya çalışmaktadırlar. Bu amaca en uygun araç olarak da uluslararası ortaklıklar, şirket birleşmeleri, devralmalar ve ele geçirmeler ortaya çıkmaktadır. Günümüzde bilinen ve uygulanan en temel oluşum Şirketler arası evlilik teklifleridir, “Benim İle Evlenirmisin?”…

Tags:

No responses yet

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir